Rahmi Mert Özcan ‘Bir Dünya Müzik’ dergisindeki Mayıs ayı yazısında Cat Stevens’ı anlattı. İngiliz pop-rock müziğinin içinde kendisini en yukarılara taşımayı başarmış olan Stevens, gitarını, piyanosunu, kontrbas ve perküsyonunu kayıtlarının çoğunda bir başına çalmış, grup kültürünün ön plana çıktığı bu dönemlerde ismini var etmiştir.
WILD WORLD
“Son zamanlarda gülümsüyorum.
Dünyayı ‘bir’ olmuş halde hayal ediyorum.
Ve olabildiğince inanıyorum.
Bir gün olacak… “
(Peace Train)
Müzisyenlik olması zor ve içi dolu kocaman bir kavram. Önce müziğin ruhunu hissedip kendinle karıştırman gerekir. Ardından bakacaksın ruhunun ne kadarını koyabilmişsin ortaya ve senden neler yaratmışsın. Sonrasında da eleştirebileceksin sen dâhil her şeyi. Duyarlı olacaksın… En önemlisi de “sen” olacaksın. Kendisi olmayı başarabilmiş önemli müzisyenlerden birisi de kesinlikle Cat Stevens’tır. Özellikle 1960-1970 dönemlerine tamamen damga vurmuş, İngiliz pop-rock müziğinin içinde kendisini en yukarılara taşımayı başarmış olan Stevens, gitarını, piyanosunu, kontrbas ve perküsyonunu kayıtlarının çoğunda bir başına çalmış, grup kültürünün ön plana çıktığı bu dönemlerde ismini var etmiştir. Şarkılarında sürekli umut dolu mesajlar verip karamsarlığı her şeye rağmen ötelemeye çalışmış, dünya meselelerini fazlasıyla kafaya takmış, her şeye fazlasıyla inançlı ve “Sanatçı” sıfatını üzerinde hiç emanet durmadan taşıyan gerçek bir müzisyendir Cat Stevens.
“Sabah kırılmış, tıpkı ilk sabah gibi.
Yağmurun yeni düşüşü ne tatlı, cennetten aydınlık.
Tıpkı ilk çiğ gibi, ilk çimenin üstündeki.
Ayağının geçtiği yerin bütünlüğüne bahar geldi.”
(Morning Has Broken)
İsveçli bir anne ve Kıbrıslı Rum bir babanın oğlu olarak 1948 yılında Londra’da dünyaya gelen Cat Stevens’ın
gerçek adı Stephan Demetre Georgio’dur. Daha henüz 18 yaşındayken “I Love My Dog” albümüyle ismini duyurmaya başlamış ve özellikle pop-rock tarzındaki şarkılarını folk, soft ve psychedelic tema ve tavırlar ile fazlasıyla harmanlamıştır. Bu albümünden tam bir sene sonra yeni albümüyle çıkışını daha da sürdürmüş ve özellikle fazlasıyla da farklı düzenlemeleri yapılmış “The First Cut is The Deepest” gibi muhteşem bir eseri bizlere sunmuştur. Şarkı sözleri, müziği ve içeriği ile dinlememiş olanlara acilen tavsiye edilir. Hatta özünü hissettikten sonra Sheryl Crow ve Rod Stewart yorumları da hissiyatı daha da bir arttıracaktır diye düşünüyorum. Müzikteki yoluna emin adımlar ile devam eden Cat Stevens’ın farklı zamanlarda hayatı ile ilgili dönüm noktaları olmuştur. Bunlardan bir tanesi tam başarılarını büyüttüğü sıralarda gerçekleşmiş ve 1968’de ne yazık ki verem hastalığına yakalanmıştır. Belirli hayran kitlelerinin oluştuğu ve albüm satışlarında en yukarıyı zorladığı bu süreçte böyle bir hastalık onu iki sene boyunca müzikten uzaklaştırmıştır. Kendisi ise bu hastalık sürecinde ona en iyi gelen tedavinin ruhunda hissettiği müzik ve sahnede olma tutkusu olduğunu belirtmiş ve bu hastalıkla savaşırken hep o gün için yaşadığını söylemiştir. Cat Stevens müziğin en büyük gücünü kullanmış ve bu ölümcül hastalığı yenerek hayata adeta yeniden dönmüştür. Dönüşü de muhteşem olmuştur tabi.
“Şimdi sana dair her şeyimi kaybettim.
Yeni bir şeye başlamak istediğini söylüyorsun.
Ve kalbimi kırıyor terk edişin.
Üzülüyorum bu vahşi dünyada.”
(1970 Wild World)
Hastalık dönüşü 1 yıl içerisinde iki adet muazzam albüm çıkaran Stevens, İngiltere ve ABD başta olmak üzere hemen
hemen tüm dünyada albüm satış listelerinde zirveye doğru yürümüştür. “Mona Bone Jakon” albümünde Patti Darbanville için yazılmış “Lady Darbanville” şarkısı ile gönülleri fethetmiş, hemen ardından 1970 yılının ikinci yarısında çıkan “Tea for The Tillerman” albümündeki “Wild World” parçası ile başta duygulara sonrasında ise tüm dünyada folk-pop kültürüne yeni bir soluk yeni bir bakış açısı getirmiştir. İlk olarak “The Very Best of Cat Stevens” albümü ile tanıştığım ve dinlerken masumiyeti, yalnızlığı, sevgi ve aşkı ezgilerinde fazlasıyla hissettiğim Stevens’ın
şarkı sözlerini inceleyip, o şairane tavrını da görünce neden 70’li yılların pop-rock ikonu olduğunu daha da iyi anlamış oldum. Türkiye’de Bülent Ortaçgil, MFÖ ve İlhan İrem’in de aynı dönemlerde Cat Stevens’ın tarzından etkilendiğini ve böylece Türkçe Pop-Rock kültürüne bir batı soluğu getirdiğini de söylesek yanlış olmaz sanırım. Gitarın ön planda olduğu bir müzik yapan Stevens işin kısası gitarıyla kendisini anlatmayı başarmış ve dünya üzerinde pek çok kişiye de kendisini anlatabilmesi için farklı yollar göstermiştir. Kolay dinlenen ve akılda kalan şarkılarıyla her zaman farkını ortaya koymuştur.
“Nereye bakarsan bak, gerçek gizlenmek için zorlanacak.
Muhasebe başladı, neye dönüşeceğim?
Kalbine bak, niyetini temiz tut,
Pişman olmayayım diye, belki başarırım.”
(Angel of War)
Cat Stevens’ın farklı zamanlarda hayatı ile ilgili belirli dönüm noktaları olduğunu söylemiştim. Bunlardan bir diğeri de 1976 yılında yaşamış olduğu bir kazadır. Boğularak ölme tehlikesi geçiren müzisyen tam olay anını bir röportajında şöyle anlatıyor: “O esnada ne düşünebileceğinizi bilmiyorsunuz hatta bir şey düşünemiyorsunuz da ama hatırladığım tek şey içimden sürekli olarak ‘Tanrım eğer beni kurtarırsan senin için çalışacağım’ diye dua ettiğim.” 1968 yılında verem hastalığını yenerek ölümden dönen Stevens bundan sadece sekiz sene sonra bu kez bir kazada ölümü yine yenmeyi başarmıştır. Özellikle erkek kardeşi David olaydan çok etkilenmiş ve bir Kudüs ziyaretinde abisine iyi geleceğini düşünerek aldığı Kur’an-ı Kerim’i ona hediye etmiştir. Böylece İslamiyet ile tanışmış olan Cat Stevens 1977 yılında kitaptan etkilendiğini belirterek Müslüman olmuş ve Yusuf İslam adını almıştır. 60 milyondan fazla albüm satmış olan Stevens, din değiştirdikten sonra yaklaşık 30 yıl müziğe ara vermiş, sahnelerden uzaklaşmış ve sadece ilahi nitelikli albümler yayınlamıştır. 2006 yılına geldiğimizde uzun yıllardan sonra ilk kez İrlandalı şarkıcı Ronan Keating ile “Father and Son” parçasını söyleyerek bir konsere çıkmış ve sahnelere geri dönmüştür. Bu tarihten sonra kariyerine başladığı tarzda üç albüm daha çıkarmış ve hayranlarına yıllar sonra tekrar merhaba demiştir.
2006 yılına geldiğimizde uzun yıllardan sonra ilk kez İrlandalı şarkıcı Ronan Keating ile “Father and Son” parçasını söyleyerek bir konsere çıkmış ve sahnelere geri dönmüştür.
“Şimdi değişiklik yapmak için uygun bir zaman değil.
Sadece rahatla, zorlama.
Hala gençsin, hatan bu senin.
Bana bak! Yaşlıyım ama hala mutluyum…” (Father and Son)
Benim tavsiyem şimdi açın “Father and Son” parçasını, şöyle güzelce arkanıza yaslanın ve rahatlayın. Geçmişteki sizle bir yolculuğa veya gelecekteki size doğru güzel bir keşfe çıkın. Her detay için tek tek kendinizi yormanıza gerek yok. Zorlamayın! Sadece notaları hissedin. Kondurun çehrenize küçük bir tebessüm ve çekin mutluluğu içinize. Şimdi değişiklik yapmak için uygun bir zamandasınız…
Rahmi Mert Özcan – Bir Dünya Müzik 2016 Mayıs Sayısı Yazısı