13 Eylül 2019 herhangy

Bir Dünya Müzik – 2019 Temmuz

Rahmi Mert Özcan ‘Bir Dünya Müzik’ dergisindeki Temmuz ayı yazısında her şarkının bir hikayesi var diyerek ortaya çıkış serüvenlerini anlattı!

MÜZİK DÜNYASINDAN MÜZİK KUTUSUNA ATILMIŞ NOTLAR


Kutunun içinde biriktirdiğim tüm şarkılar sloganıyla Müzik Kutusu’nu ilk kez siz okurlara yıllar önce açmıştım. Doğru söze ne hacet… Sanırım en büyük zenginliklerimiz de bu biriktirdiklerimiz. En büyük hazzı ise işte bu paylaşımlarımız. Okurken, araştırırken her seferinde bize yeni yeni şeyler gösteren kocaman bir dünya müzik. Neresinden tutsan içine kaptırıp gidiyorsun kendini. Sonra bir bakmışsın hayatın pek çok anına eşlik eden küçük küçük notlar ve yazmaya değer anekdotlar yaratmışsın. Gelin şimdi hep birlikte bu detayları inceleyelim ve bazı şarkıların derininden geçelim.

 

* LUCILLE ŞARKISI NASIL DOĞDU?

“Dinlediğiniz bu ses benim Lucille adındaki gitardan.
Lucille beni çiftlikten aldı ve bana şöhreti getirdi diyebilirsiniz…
Lucille bana yardım etmeye çalışıyor gibi görünüyor.“
( B.B.King / Lucille )

1949 yılında Arkansas’da bir müzikholde B.B.King konser verirken Lucille adındaki bir kız için iki izleyici arasında kavga çıkar ve soba devrilmesi sonucu büyük bir yangın başlar. Müzikhol hemen boşaltılır. Sonra bir anda King gitarını içeride unuttuğunu fark eder. O efsane “Gibson ES-355” gitarını Yeşilçam filmlerini aratmayacak bir edayla yangının içinden çıkarır alır. O anda gitarına yeniden bir hayat verdiğini düşünür ve aklına ilk gelen Lucille ismini gitarına koyar. Daha sonra da gitarı Lucille için bir şarkı yapar. 10 dakikalık bu şarkıdaki içli ve lezzetli gitar soloları ona “Gitarı Konuşturan Adam” ünvanını da getirmiştir.

 

* RENGİN ADI : THE ROLLING STONES SİYAHI…

“Ruhumuzda aşk ve cebimizde para olmadan iyi olduğumuzu söyleyemezsin.
Ama Angie asla denemediğimizi de söyleyemezsin.
Sence de elveda demenin vakti gelmedi mi ?”
( Rolling Stones / Angie )

The Rolling Stones efsanesinin başarı öyküsü “Paint it Black” şarkısının dizelerindeki gibi çok fazla siyahtan geçiyor. 1960’ların hemen başında müzik piyasasında tutunamayan, ekonomik sıkıntılar yaşayan, her geçen gün kendilerini daha da aynı yerde gören ve yavaş yavaş var olamama korkusunu en derinden hisseden kurucu iki müzisyen Mick Jagger ve Keith Richards’ın The Rolling Stones’u yaratma mücadelesi oldukça zahmetli ve bir o kadar da romantik. The Rolling Stones felsefesi diye bir şey varsa bu kesinlikle zahmet ve romantizmin içinden geçmeli. Hemen hemen her şarkısında hissetmeye alışık olduğumuz doğallık duygusundan ayrılmayan, hayalperest gözükse de bence fazlasıyla gerçekçi, hatalarını seven, kendileriyle yüzleşen, The Beatles’ın sempatik imajının aksine daha çirkin ve asık suratlı bir ifadeyle herkesi içine çekmeyi başaran The Rolling Stones… Ruhlarında müziği aşkça hissediyor, imkansızlıklarla olgunluğu kavuruyor ve asla denemekten vazgeçmiyor ve hala bizi selamlayabiliyor.

 

* HOTEL CALIFORNIA FELSEFESİ HEDONİZM’DEN GEÇİYOR

“Bazı danslar hatırlanmak içindir,
Unutmak için bazısı…
Ve o izler çok uzaklardan çağırıyor hala,
Uyandırır seni gecenin ortasında.
Sonrasında da yaşarlar şaşaa içinde Hotel California’da.”

Tema olarak bir dönemin California kültürüne ve hızlı yaşam tarzına değinen, müzik otoritelerinin ve hayranlarının, hatta sıradan dinleyicilerin bile kendilerine göre pek çok anlam çıkardığı bu ölümsüz eser için yapılmış en güzel yorumlardan birisi de mutlu olmak için sürekli olarak bedensel haz peşinde koşmanın felsefesi olan Hedonizm’in (hazcılık) bir yansıması şeklinde yorumlanmasıdır. Eagles grubu da verdikleri pek çok röportajda o sanat-ticaret dengesini belki de bozmamak adına şarkının hikayesine çok fazla girmemiş ama alt metninde şöhretler dünyasının acımasız gerçekleri üzerine gittiklerini pek çok kez vurgulamışlardır. Özellikle 60’ların ortalarından itibaren grupların popülarite sevdasıyla kurmuş oldukları pek çok hayal, kırıklıklar ile sona ermiştir. Herkesin ürettiği ama yetersizliği ve başarısızlığı kabul etmediği o dönemlerde pek çok grup kaybolup gitti Amerikan rüyası içerisinde. Şu an efsane dediklerimizi dahi hangi şartlarda bugünlere geldiğini araştırıp muhakkak anlamak gerek.

 

* CAT STEVENS NEDEN MÜSLÜMAN OLDU?

“Nereye bakarsan bak, gerçek gizlenmek için zorlanacak.
Muhasebe başladı, neye dönüşeceğim?
Kalbine bak, niyetini temiz tut,
Pişman olmayayım diye, belki başarırım.”
( Cat Stevens / Angel of War)

Cat Stevens’ın farklı zamanlarda hayatı ile ilgili belirli dönüm noktaları oldu. Bunlardan biri 1976 yılında yaşamış olduğu bir kazadır. Boğularak ölme tehlikesi geçiren müzisyen tam olay anını bir röportajında şöyle anlatıyor: “O esnada ne düşünebileceğinizi bilmiyorsunuz hatta bir şey düşünemiyorsunuz da ama hatırladığım tek şey içimden sürekli olarak ‘Tanrım eğer beni kurtarırsan senin için çalışacağım’ diye dua ettiğim.” 1968 yılında verem hastalığını yenerek ölümden dönen Stevens bundan sadece sekiz sene sonra bu kez bir kazada ölümü yine yenmeyi başarmıştır. Özellikle erkek kardeşi David olaydan çok etkilenmiş ve bir Kudüs ziyaretinde abisine iyi geleceğini düşünerek aldığı Kur’an-ı Kerim’i ona hediye etmiştir. Böylece İslamiyet ile tanışmış olan Cat Stevens 1977 yılında kutsal kitaptan etkilendiğini belirterek Müslüman olmuş ve Yusuf İslam adını almıştır.

 

* İNSANIN PEK ÇOK ANINA DEĞEN ŞARKI SOUND OF SILENCE!!!

“Size dedim ki bilmiyorsunuz.
Sessizlik bir kanser gibi yayılır.
Duyun size öğretebileceğim sözlerimi.
Tutun size ulaşabileceğim kollarımdan.”
( Paul Simon & Garfunkel / Sound of Silence)

Sessizliğin farklı tonlarını anlatan asla eskimeyecek bir şarkı The Sound of Silence… Sessizliğe övgü, sessizliğe öfke… Suskunluğa dokunuş, suskunluğa itiraz… Gerçek, huzur, yalnızlık, utanç, korku, heyecan ve daha neler neler… İnsanı tüm bu duyguların içinden geçiriyor bu eşsiz şarkı. Daha girişindeki o kısa introyla bile ele geçirebiliyor sizi. Öyle bir şarkı ki bu siz dinledikçe adeta bir kanser gibi içinizde yayılır. Her bir sözü tek tek içinizde duymaya çalışın! Hissedin! Ulaşın ona! İnin en derine! Cesurca keşfedin sessizliğin kuytularını en derin kuyularda. Korkmayın düşen yağmur damlaları altında boğulmaktan. Hadi bir cesaret , sessizliğin sesini duymaya…

 

* SIRTINIZI DAYAYIP SONSUZ GÜVEN DUYACAĞINIZ BİR ŞARKI: MOON RIVER 

“İki serseri dünyayı görmeye kapatmış kendilerini
Göremiyorlar hâlbuki dünyanın pek çok şeyi var
Aynı gökkuşağı ve bekliyoruz viraj etrafında
Benim eski dostum Ay, nehir ve ben.”
( Louis Armstrong / Moon River )

Her caz şarkısında olduğu gibi onlarca farklı yorumunu bulabileceğimiz bir parça Moon River, tadı en çok duygusallığında duyulan. Ustaca yazılmış sözler ve gerçek duygu yansıması Louis’in vokalleri eşliğinde hemen hissediliyor. Eğer bir şarkıya sırtınızı dayamak ve sonsuz güven duymak istiyorsanız size en iyi gelecek olan şey Moon River’da gizli.

 

* E-5 KARAYOLUNA YAPILMADI! ROUTE 66 TEK KALDI!

“Batıya gitme gibi bir planın olursa
En iyisi 66. Yolda hızlan
Chicago’dan 1 A’ ya rüzgâr esiyor
Bütün yol 2000 milden uzun.”
(Nat King Cole / Route 66)

“Her motorcunun hayalini süsleyen bir yol ve kilometrelerce devam eden, Konya Ovası gibi…” Adına albümler, cafeler, t-shirtler yapılmış bir şarkıdır Route 66. Aynı etkiyi kendi ülkemizde düşündüğümüzde acaba E-5 veya D-100 karayolları için de yazılmış bir şarkı olur mu? Ya da biz de üzerinde E-5, D-100 yazan T-shirt’ler giyer miyiz? Dünyaya giydirdiler… Her neyse gidilecek daha en az 2000 mil yol var…

 

METALLICA NİNNİSİ : MAMA SAID

“Oğlum hayatın açık bir kitap
Bitene kadar kapatma
En parlak alev en erken yanar
Bu onun söylediklerinden duydukların.”
(Metallica / Mama Said)

Country tadında müthiş bir şarkı ve karşınızda Mama Said. Bir rivayete göre çocuk esirgeme kurumunda çalışan bir anne çocukları uyutmak için zaman zaman bu şarkıyı kullanıyormuş. Şarkılar güzelleştikçe siz de çok iyi bilirsiniz ki rivayetler bitmez. Klasik çizgileri aşmış bir parça, bir o kadar da anlamlı. İyi ki var!

 

İşte kutudan çıkan ve bir dünya bitmeyecek olan bazı notlar. Kalanlar mı? Zamanda yine sizlerle paylaşmak için sıradalar…


Rahmi Mert Özcan – Bir Dünya Müzik 2019 Temmuz Sayısı Yazısı



, , , ,