Rahmi Mert Özcan ‘Bir Dünya Müzik’ dergisindeki Haziran ayı yazısında müziği anlattı. Müziğin söyleyemediklerimize, kuramadığımız cümlelere, anlatamadıklarımıza, anlamadıklarımıza kısacası pek çok sorumuza cevap verebileceğini belirtti!
ACIDAN GEÇMEYEN ŞARKILAR BİRAZ EKSİKTİR
“Eskiden çok kolaydı tekrar aşık olmak.
Ama zor keşfettim ve bu acıya yönelten bir yol.
Aşkın sadece bir oyundan daha fazlası olduğunu buldum.
Kazanmak için oynuyorsun ama aynı şekilde kaybediyorsun.”
(Gary Moore – Still got the Blues)
Hayat tek kelime zorlu bir yolculuk… Mantık ve duygular arasında labirentleşen, gördüklerin ve yaşadıkların arasında tepkimeye giren, önce kendinle birleşen bazen çelişen, herkese göre tanımı farklı ama yaşanması gereken en büyük tecrübe. Bence bu hayat yolculuğunda bizi zorlayan en önemli etkenlerden birisi duygularımız. İfade etmesinin zor olduğu, hatta ifade etseniz de anlaşılmasının da yine bir o kadar zor olduğu duygularımız… İşte bu büyülü, manevi ruh yolculuğunda sihirli tek bir kelime dokunabiliyor tüm duygulara ve bazen de hayatımızın tam merkezine bırakıyor kendisini. Söyleyemediklerimize, kuramadığımız cümlelere, anlatamadıklarımıza, anlamadıklarımıza kısacası pek çok sorumuza cevap verebiliyor bu sihirli sözcük. Tek kelime, MÜZİK…
“Artık giderek yaşlandığımı hissediyorum…
Ve söylediğim şarkılar uzaklarda yankılanıyor.
Tıpkı dönüp duran bir yel değirmeninin sesi gibi.
Sanırım ben hep bir ganimet avcısı olarak kalacağım.”
(Deep Purple – Soldier of Fortune)
Müzik uçsuz bucaksız kocaman bir sonsuz… İçinde kaybolma garantili. Yüzyılları takip edip her dönemden, her yöreden bir şeyler keşfetmek mümkün. Bir insan düşünün ki önüne sunulmuş bir dolu alternatif var ve bir o kadar da duygulara tercüman olmuş ve olmaya devam eden sanatçılar ve müzisyenler topluluğu var. Bunların içinden herhangi birisinin tadını alıp onu keşfetmeye doğru yürüdüğünüzde önünüze açılacak bir dünya yeni kapılara da hazır olmanız gerektiğinin heyecanını yaşayacaksınız. Geri dönüşü olmayan yola hoş geldiniz.
Geri dönüşü olmayan bu yolda duygulara tercüman en güzel formlardan birisi kesinlikle şarkılardır. En başında da söylediğim gibi tüm duygulara tercüman olan, bizi anlatan, bizim sevdiğimiz, bize özgü ve sadece bizi yaşayan şarkılar. Mutluluğu, acıyı, huzuru, imkânsızlığı, çaresizliği, düzeni, birliği, dirliği ve çok daha fazlasını anlatan sihirli notalar topluluğu ve o notaları anlamlandıran, şarkıları unutulmaz kılan sihirli müzisyenler.
“Benimle usulca konuş, gözlerinde bir şey var.
Başını acı içinde eğme ve lütfen ağlama.
İçinde nasıl hissettiğini biliyorum.
Daha önce oradaydım…”
(Guns’N Roses – Don’t Cry)
BİR DÜNYA ACI
Sanırım şarkılardan duygu olarak en büyük beklentimiz acılarımıza dair. İnsanlığın melankolik yapısını ve kaçınılmaz yalnızlığını da düşündüğümüzde buna çok da fazla şaşırmamalı. Aşk, ölüm, yalnızlık, mutsuzluk, ayrılık, dünya meseleleri vb. gibi durumlar bize acı getiren başlıca duygular. Bu duygularla yoğrulmuş ve bizimle kavrulmuş bu şarkılar olmazsa olmazlarımız. Ya açar hemen dinleriz o şarkıyı veya sesimizin nasıl olduğunun bir önemi olmadan haykırırız onu boşluğa ya da yapmayı en çok sevdiğimiz olan, açar armağan ederiz şarkıyı, duygularımıza tercüman olan. Hem kendimizi anlatırız, hem acının verdiği o tuhaf mutluluk hissini tadarız. En çok da o zaman yakınlaşırız şarkının sahibine. Kısacası acının, dozunda, güzel bir his olacağını söylemek yanlış olmayacaktır. Zaten Sezen Aksu’da tam da öyle dememiş mi “ Acıdan geçmeyen şarkılar biraz eksiktir. “ diye?
“Nerede olduğunu merak ediyorum ve ne yaptığını.
Bir yerde kendini yalnız mı hissediyorsun?
Ya da birileri seni sevmiyor mu?
Bana kalbini nasıl kazanacağımı anlat.
Çünkü hiç bir fikrim yok…”
(Lionel Richie – Hello)
Bir de bir zamanlar huzur verip şimdilerde ise acı veren şarkılar vardır. Veya tam tersi… Zamanında yaşadıklarımız, zamanın nelere kadir olduğu veya zaman aşımı gibi. Tıpkı her yaşın bir acısı, her acının bir yaşı ya da tüm hayatın en az tek acısı olduğu gibi. Bu durumları açıklayacak, bu durumu özetleyecek bir dünya şarkı da var tabii ki. Gary Moore-Still Got The Blues, Deep Purple-Soldier of Fortune ve Radiohead-Street Spirit parçaları acının farklı tonlarını bize gösterirken; Judas Priest-Before The Down, Megadeth-Promises ve Dream Theatre-Space Dye West yapıtları ise net olarak acının en sert vurgusunu bizlere ulaştıracaktır.
“Birbiriyle konuşmaması gereken iki kalp…
Bir hapishane odası gibi bir kasabada,
Birbirine yaklaşıyor.
Sokaklarda insanlar sessiz tonlarda adımızı konuşuyor.
Anlatacakları hikâyeler…
Ah! Birileri dinleseydi…”
(Megadeth – Promises)
Hayat için en büyük tecrübe, müzik için geri dönüşü olmayan yol ve şarkılar içinse duygulara tercüman en güzel form deyip, üç büyük kalpten bahsettik birbiriyle konuşması gereken. Kocaman sonsuzlukta birbirine daha da yaklaşan ve duygularımıza sessiz sessiz adını işleyen bu kalplerin hikâyesi, işte bazen acının ta kendisi. Hepsi aslında hepimizin hikâyesi… Ah keşke birileri dinleseydi…
Rahmi Mert Özcan – Bir Dünya Müzik 2016 Haziran Sayısı Yazısı