Rahmi Mert Özcan ‘Bir Dünya Müzik’ dergisindeki ilk yazısında B.B.King’i anlattı. Sevilen sanatçı Blues’u da adeta yeni baştan yaratmıştır!
BLUES’un GENÇ KRALI B.B.KING | BİR DÜNYA BLUES
“ Tek bildiğim şimdi özgür olmam.
Tek yapabildiğimse iyi olduğumu dilemek… “
( B.B.King / The Thrill Is Gone )
B.B.King’in bu dizeleri Blues hissiyatını anlatan kısa bir özet gibi. Umudu, hüznü, özgürlüğü ve acıyı bir nakaratta yaşatıyor bize. Sadece dizeleriyle değil, ona hayat veren ve daha da içimize işleyen gitar sololarıyla Blues’a bambaşka bir anlam kazandırıyor.” King” lakabını alan üç büyük blues sanatçısından biri olmasına bu yüzden şaşmamalı. Aslında doğum adı Riley.Route 66’da duymaya alıştığımız Mississippi’nin yetiştirdiği en önemli sokak müzisyenlerinden biri.1925 doğumlu. Daha 12 yaşında eline aldığı gitarıyla içinde biriktirdiklerini kendisine anlatmaya başlamış ve 20’li yaşlara geldiğindeyse B.B takısı “Blues Boy King”(Blues’un Genç Kralı) ona lakap olarak takılmıştı. Kendi başarısının yarattığı B.B.King kimliği Riley’i King yapmış, Blues’u da adeta yeni baştan yaratmıştır.
Blues kültür ve köken olarak o kadar farklı labirentlerden geçiyor ki, o yüzden hangi parçayı kimden dinlerseniz o kişi de farklılaşıyor. Son 130 yılda Amerika toplumunun geliştirdiği müzik türü diyenler ile 400 yıllık geçmişi olan ve temeli Afrika’ya dayanan bir müzik türüdür diyenler arasında geçen tartışma günümüzde hala devam ediyor. Bir kesim otorite ise Johann Sebastian Bach’ın prelüdlerini örnekleyip Blues’daki doğaçlama kültürüne dayandırdığından tarza öncülük etmiş ilk müzisyeni o olarak görüyor. Bu kadar kültürlenme içinde özellikle son 100 yılda tüm dünyaya yayılmış yeni bir tarz ortaya çıkıyor ve zamanla pek çok tarz arasına da kendisini karıştırmayı başarıyor. B.B.King bu karışımın içinde insanların en çok içine işleyen veya pek çok müzisyeni bu Blues dünyasında kendisine esinlendiren bir idol, bir model olmayı tüm müzik kariyeri boyunca başarıyor.
“ Dinlediğiniz bu ses benim Lucille adındaki gitardan.
Lucille beni çiftlikten aldı ve bana şöhreti getirdi diyebilirsiniz…
Lucille bana yardım etmeye çalışıyor gibi görünüyor. “
( B.B.King / Lucille )
1949 yılında Arkansas’da bir müzikholde B.B.King konser verirken Lucille adındaki bir kız için iki izleyici arasında kavga çıkar ve soba devrilmesi sonucu büyük bir yangın başlar. Müzikhol hemen boşaltılır. Sonra bir anda King gitarını içeride unuttuğunu fark eder. O efsane “Gibson ES-355” gitarını yeşilçam filmlerini aratmayacak bir edayla yangının içinden çıkarır alır. O anda gitarına yeniden bir hayat verdiğini düşünür ve aklına ilk gelen Lucille ismini gitarına koyar. Daha sonra da gitarı Lucille için bir şarkı yapar. 10 dakikalık bu şarkıdaki içli ve lezzetli gitar soloları ona “Gitarı Konuşturan Adam” ünvanını da getirmiştir. B.B.King için söylenecek çok fazla söz var aslında. Onu izlemek tam anlamıyla Blues’un her bir dünyasını yeniden keşfetmek gibi. Şarkılarının sözleri bir yana ezgileri, gitar soloları ve özellikle de sahnedeki teatral duruşu tam bir görsel şov sunuyor izleyene. Blues’un ruhunu mütevazı duruşu ile bir bütün olarak tamamlıyor. Bir Afrika konserinde “Blues Afrika’ya çok şey borçlu “ deyip herkese te şekkür etmişti. Aslında Blues’da payı olduğunu düşündüğü herkese etmiş olduğu kocaman bir teşekkürdü bu.
“ Kötü şans ve bela, neyse ben payımı aldım…
Kimsenin kaygılanmadığı ve ağlamadığı yere gidiyorum.”
( B.B.King / I Have The Blues )
90 yıllık hayatına 50’den fazla albüm ve 15 adet Grammy ödülü sığdıran; Jimi Hendrix, Gary Moore ve Eric Clapton gibi isimlerle aynı sahnede izleme şansı yakaladığımız dünyanın en iyi gitaristlerinden ve Blues sanatçılarından biri olan B.B.King tüm ruhuyla,yarattıklarıyla hepimizde görmeye değer izler bırakmıştır. Blues’a aşkla baktıran, onu aşkla hissetmemizi sağlayan usta bir isimdir.
B.B.King’in “ How Blue Can You Get “ parçasında da dediği gibi;
“ Aşkımız hüzünden başka bir şey değil. “
Rahmi Mert Özcan – Bir Dünya Müzik 2016 Şubat Sayısı Yazısı